Cuma, Ağustos 27, 2010

KÖŞEBAŞI ..

Aynı meslekte çalışıp iyi anlaştığımız bir kaç arkadaşımızla geleneksel buluşmamızı gerçekleştirdik dün akşam.Hepimiz farklı karakterlere sahip ama ortak noktada buluşmayı bilmiş kadınlar olarak güzel bir akşam geçirdik.Afyon u görenler bilir pek fazla oturulup hem lezzetli bir yemek yenilecek hem de tatlı bir sohbet edilecek mekan çok fazla yoktur.Tutulan bir kaç yer vardır onlar da genelde insanların birbirini zor duyduğu sohbetten çok bakışma amaçlı gidiilen yerlerdir.Sosyal yapı olarakda insanların ailelerin dışarda yemek yeme alışkanlığo pek olmadığından restoran kültürü pek gelişmemiştir.O yüzden Samsun dan ilk geldiğimizde babacımla yemek yiyecek yer bulamamıştır.Neyse ki İkbali keşfedip iki öğün müdavimi olmuştuk.Ancak son günlerde Afyonda da değişim rüzgarları esmeye başlıyor.Şehir merkezinden biraz uzakta İkbal Afıum adında bir alışveriş merkezi açıldı.Bildiğimiz çok katlı,kapalı alışveriş merkezlerinden değil de mağazaların ve restoran,kafelerin bulunduğu sokaklardan oluşan hoş bir mekan oldu.Pek çok farklı mağazada şube açtı.
Daha önce eşimle Köfteci Ramiz de oturmuştuk.Benim için çok da özel bir lezzet değildi açıkcası..Yani tekrar gitmek için tercih etmek istemem.Ancak herkesin damak zevki farklıdır.Giden arkadaşlarımdan memnun kalanlarda var.Ancak şubelerinin hiçbirinin merkezdeki yani Akhisardaki köftenin lezzetini tutmadığını da duymuştum.Dün akşam farklı bir deneyelim dedik ve "Köşebaşı" restoranı tercih ettik.Ve Afyon da yediğimi en lezzetli beytiyi yedim.Sadece kebaplar değil,servis de çok derece kaliteli ve hızlıydı.Daha sonra Köşebaşı nın ocakbaşı restoranlar içinde dünyanın en iyi 50 restoranından biri seçildiğini öğrendim.Menüden aklımda kalan Tarsusi Kebabı da en kısa zamanda denemek istiyorum.Eğer doğal lezzetinde kebap seviyorsanız bence denemeniz gereken bir mekan.

Perşembe, Ağustos 19, 2010

Geçen günler

Kaç gün oldu saymıyorum bile artık.Sinek gibi evin içine tıkıldım.Tabi bu bi nebze benim de tercihim.Çünkü hava inanılmaz sıcak ve ben su içmeden uzun süre dışarda kalmaya dayanamam.Evde bile 3 den sonra halsizleşmeye her şeyi birbirine karıştırmaya başlıyorum.Gerçi bir günüm bir günümü tutmuyor.Bazen son derece enerjik bazense miskin hissediyorum kendimi.Bugün iyi olduğum günlerden birindeyim neyseki.
Bugün kalkar kalkmaz evdeki bayat ekmek ve pideleri değerlendirmek için bir şeyler düşündüm.Ekmekleri çoğu zaman yaptığım gibi galeta unu yaptım.Pideleriyse akşama pideli kebap yapacağım.Bu sıralar de evdeki şeyler bitene kadar yerine ekstra bir şey almamaya,olanları kullanmaya çalışyorum.Zaten iki kişi olunca yemekleri de küçücük çorba tencerelerinde pişiriyorum.Ona rağmen öyle çok şey artıyor ki.Bu ayda israf insanın canını daha çok yakıyor.
Mutfakla uğraşmak dışında bol bol da kitap okuyorum.Ahmet Ümit'in Bab-ı Esrar' ı btirdim en son.Ancak çok hoşlandığımı söyleyemem.Sanırım ben Aşk' a benzeyen en azından üstünde onun kadar iyi kurgulanmış bir kitap bekliyordum.Bu kitapsa bana gerçekcilikten uzak ucuz bütçeli mistik dizileri çağrıştırdı.Şems-i Tebrizin kitabın baş kahramanı Karen ile diyalogları bazen gerçekten çok komik ve basitti.Bu konularda yazılan kitapların üzerinde bence çok daga fazla zaman harcanmalı.Tasavvufun herkesin üstünde kitap yazabileceği kadar derinliği olmayan bir konu olduğunu düşünmüyorum ben..
Elimdeki bir diğer kitap ise,İskender Pala,İki Dirhem Bir Çekirdek.Daha önce Katre-i
Matemi okuduğumi için çok incelemeden bu kitabı da almıştım.Eski dilden kelimeler içeren kitapları,o dönemin hayatını okumayı seviyorm.Suskunlar bu tarz kitaplar arasında dilini en sevdiğim kitap diyebilirim.İki Dirhem Bir Çekirdek ise bunlardan farklı.Günümüzde kullanılan bazı deyimlerin ortaya çıkışını anlatıyor.Anlamını bilmediği her kelime için sözlüğe sarılan biri olduğumdan keyifle okuyorum.
Ayrıca Mesnevi'yi de okumaya çalışıyorum.Daha doğrusu anlamaya.Gerçekten kavrayarak okumak istediğim için internetten bir araştırma yaptım ve Fatih Çıtlak ve Cemalnur Sargut'un Mesnevi ile ilgili çalışmalarına rastladım.Zaten her ikisinin de tavırları,bilgileri ve sunuşlarındaki mütevazilik beni hep etkilemiştir.Fatih Çıtlak Mesnevi üzerine bir radyo programı yapmış.Bunun ses kayıtlarını da dinleyerek okumayı planlıyorum.
Evett..Geçen günlerim bu ve bunun gibi faaliyetlerle doluydu.Umarım okullar başalayana kadar yeterince arınmış ve dinlenmiş olurum..

Çarşamba, Ağustos 11, 2010

ilk iftar sofrası..

Bugün ilk oruç.Dolayısıyla sabah mahmurluğuna benzer bir duyguyla dolaşıyorum.Abartıldğı yada benim korktuğum kadar delicesine bir açlık yada susuzluk krizine girmedim.Sadece yemek yaparken hem fırın hem de ocaktan yayılan ısı biraz sersemletti.İftar menümde ise;tavuklu şehriye çorbası,fırında köfte patates,pilav ve kesme kadayıf tatlısı var.Canım çokkk istemesine rağmen bu kadar şeyi yiyemeyeceğimi çok iyi biliyorum aslında.Ancak Ramazanda kurulan sofranın güzelliği ve keyfi başka oluyor.Hele bir de kalabalık bir davet sofrasında sevdiğin insanlarla olmanın hazzı başka.İlerleyen günlerde davetler de başlar.Zaten Ramazanın çoşkusu paylaşarak yaşanıyor.Umarım sadece mideleri değil,nefsimizi de terbiye ederek manevi yönü ağır basan bir ramazan yaşarız..

Salı, Ağustos 10, 2010

Eve dönüş

Ailemle birlikte geçen güzel günlerin ardından evimdeyim..Üstelik onlarla geçirdiğim tüm güzel günlere rağmen evimi ve eşimi özleyerek geldim.Çiçeklerimle uğraşmayı,mutfağımı,garip ama temizlik yapmayı,eşyalarımı ve en güzeli eşime sarılmayı özleyerek geldim..Her ne kadar bo..unu çıkarana kadar gezmeyi seven bir kadın olsam da şöyle bacaklarımı uzatıp oturmayı,dinginliğin tadını çıkarmayı özleyerek..
İnsanın bir süre sonra kendi yaşam alanına sahip olması bu sanırım.
Ayrıca onlarla geçirdiğim süre de sürekli insanları memnun etmeye çalışarak kendime verdiğim zararı ve önceliklerimi tekrar düzenlemem gerektiğini farkettim..Umarım uygulamada da başarılı olabilirim.