Cuma, Aralık 22, 2006

en güzel anlatılanlar..

Karşılıklı geçip oturalım yatağın bir ucunda sen bir ucunda ben,iki profesyonel satranç oyuncusu gibi…”…
Savaş alanı ve kraliyeti beynimizde olan bir oyuna başlayalım…

Hamlelerini beyninde görebilmeliyim.
Ve sen görebilmelisin sana yenilmemek için savaştığımı…
Önce en basitliğini sıradanlığını tanımalıyım piyonlarınla…
Sonra kendine ördüğün duvarlarını, kalkanlarını…
Sonra sana ulaşmalıyım sonu ölüm bile olsa.
Sadece birbirimize bakarak,Kazansak birbirimizi ve kaybetsek kendimizi…
Yatağın bir ucunda sen bir ucun da ben...
(canıma..)

''yüzün yüzüme aksedince
yüzün ayna alnımda
yüzün uzun hüzünlü bir alınyazısı!''
İstediğin Gibi Yaptım; Artık Kalbim Yok!
Artık kalbim yok ağladığımda,
sanadüşündüğümde seni artık kalbim yok
seni anlatırken birilerine, atmıyor kalbim
atmıyor kalbim seni gördüğümde rüyalarımda
istediğin gibi yaptım; artık kalbim yok !
Küçük bir velede verdim onu, oyuncak niyetine fırlattım
attım doyursun karnını diye bir sokak köpeğine
suda sektirdim bir kiremit parçası gibi ve bekledim batmasını
bekledim batmasını
yanan bir geminasıl ağlayarak denize dökülürse
istediğin gibi yaptım; artık kalbim yok!
Artık kalbim yok
baktığımda eski resimlere
özlediğimde seni
arta kalmış bir kalbim yok!
YOK...
(KÜÇÜK İSKENDER)

Çarşamba, Aralık 20, 2006


Bir saatliğine mutlu olacaksanız, şekerleme yapın Bir günlüğüne mutlu olacaksanız, balık avlamaya gidin Bir aylığına mutlu olacaksanız, evlenin Bir yıllığına mutlu olacaksanız, bir servete konun Tüm yaşam boyunca mutlu olacaksanız, işinizi sevin...

ÇİN ATASÖZÜ



ODTÜ İşletme'nin deli ama çok bilge, hem en sevilen hem en nefret edilen profesörü Muhan Hocanın Strateji Yönetimi dersinin ilk saati öğretim üyelerinin bile katılımıyla geçer ki her senesi ayrı ilginçtir. Derslerinden birinden bir anekdot: Muhan Soysal tepegöze bir Picasso resmi koyar. Herkes bakar bakar ama tarzı zaten kübik olan sürrealist resimde sanatla fazla ilgilenmeyenlerin anlayabileceği çok az şey vardır. Bozuk perspektifli bir oda, sarı uzun saçlı yaratığa benzeyen bişey. Etrafında başka yaratıklar, yerde yine bir yaratık ve arkadaki şekli bozuk içi parlak dikdörtgenin içinde başka bişeyler daha.
5-10 dakka hiçbişey söylemeden sınıfı izleyen hoca, birazdan Picasso'nun resmini alıp Meninas'in bir resmini koyar. Bu resimde sandalyenin üzerinde oturan sarı uzun saçlı bir aristokrat kızının etrafındaki dadıları onun saçını tararken yerde köpeği yatmaktadır. Ve babası arkasından ışık sızan kapıdan kızını izlemektedir.
Ancak ikinci resmi görünce Picasso'nun resmindeki öğelerin ne olduğunu ve bu resmin Meninas'in tablosuna gönderme olarak yapılmış olduğunu farkeder tüm sınıf. Ve Muhan Soysal hiç unutamayacağımız dersini verir: "Hayatta hiçbirşey Meninas'in resmi kadar belirgin ve net değildir. İş hayatı gerçekleri size Picasso'nun resmindeki gibi şekil değiştirmiş olarak gösterir. Picasso'nun resmine bakıp, Meninas'in resmini görebilenleriniz başarılı olacak, diğerleri kübik şekillere bakıp yanlış anlamlar çıkarmaktan gerçekleri hiç göremeyecek."

Atasözü hariç bayıldım doğrusu:))

Perşembe, Aralık 14, 2006

KAFES..

Sabahları genelde iş yerimde kahvaltımı yaparken,maillerimi de kontrol ederim.Ondan sonrasında da zaten pek ilgilenmem iş yerinde internetle..Bu sahab gelen bir mail çok hoşuma gitti doğrusu..Belki mesleğimle ilgisi yüzünden önce enterasan geldi,sonrasındaysa içeriğini okuyunca çok daha hoşuma gitti.Çoçukların zekası ve dünyası hep dahiyane gelmiştir zaten bana..
Ekte bir resim var.9 yaşındaki bir çoçuk tarafından çizildiği belirtiliyor.Denizin üstünde bir tahtaravalli ve iki tarafında iki kafes...Kafeslerden birnin içinde bir kuş,düğerininse üstünde..Çoçuk resmi götürüp öğretmenine yorumlamasını istemiş..Sonrasıysa öğretmenin anlatımına göre şöyle..
Bana getirip "bu resim sana neyi ifade ediyor?" dedi. (Üzerindeki yazıyı yazmamıştı henüz) Bir şeyler söyledim, çocuğun bakış açısını düşünüp neler ifade etmek istediğini tahmin etmeye çalışarak... Ama verdiği cevap beni çok şaşırttı. 9 yaşının çok üzerinde bir anlayışla bana şunları söyledi.. " Kuşlardan biri özgür görünüyor, öteki de tutsak. Ama aslında ikisi de tutsak. Çünkü özgür olan uçarsa arkadaşı düşüp boğulacak!"
Resmin üstünde de şu yazıyor;"Her özgürlüğün içinde bir tutsaklık vardır"..
Bazen bi şeyleri kavrayabilmek için çoçuk gözünden bakmak gerekiyor yaşama.Çünkü onların alıcıları hala temiz ve her şeye açık..Saplantısız,önyargısız,öylesine yalın her şey..Elde ettiklerimize karşı bedel ödemeye de zaten büyüdükçe başlamıyor muyuz??

Pazartesi, Aralık 11, 2006

bugün benim doğum günüm..

Bugün benim doğum günüm..Ve ilk kez bu kadar sessiz doğumgünüm..Gerçi kutlama mesajları almdım değil..Tabi ilki ve en özeli sevgilimden geldi:)Keşke yanımda olabilseydi ama kısmet artık..
Bakalım akşam bana bir sürpriz hazırlanmış olacak mı??
Gerçi kardeşim bu konularda pek marifetli değildir ama bekleyip göreceğiz.
Sevgilimden bugüne kadar özel bir hediye hiç almadım ama merak ediyorum acaba sevgililer gününü bahane edip bi şeyler alacak mı?Yoksa sevgililer gününü kutlamak gibi bir adetimiz yoktur aslında.. O zamana alamamak için bir mazaretide olmayacak nasılsa..Ama yok bu adamda hediye alamamak gibi bi doğuştanm mazaret sözkonusu..Çok da önemli değil aslnıda.Benim için sevgi onun hediyelerinde gizli değil ki.Sanırım en çok bu yönümü seviyorum..Hayatta gösterişin hiç bir şey olmadığını bilecek kadar tok gözlü biriyim..Ve çok şanslıyım ki son derece dürüst ve içten bir sevgiliye sahibim..
Bu arada yaş 25 oldu..

Pazar, Aralık 10, 2006

:))


ARADI........

Vay be bu adam artık ilk adımı atmayı da beceriyor..
Neyseki barıştık....

kuruttun beni..



Bazıları kıskaçlıklarını direk dile geririr,örneğin ben..Bazıları da kıskındım demez onun dışındaki her hakareti sayar ve çıldırtır seni.Örneğin;sevgilim..Bir telefon sapığı yüzünden işitmediğim laf kalmadı.Nihayetinde kavga ederek kapattık telefonlrı ve hala ikimizd de tık yok..Hep alttan alan benim..Ama bu kez çok kırdı kalbimi.Onu seviyorum başta kıskanması hoşumada gitti ama tartışmada yansiyonu yükseltip bağırmaya başlayınca ben de de nabız yükseldi..
OFF ya ne güzeldi her şey aslında.Yarın da doğum günüm.Hem yanımda yok hem de küs gireceğim yeni yaşıma..
Ayrııca şu telefondaki sesten tahrik olan gerzekalılar hakkında ne zaman caydırıcı önlemler alınacak çok merak ediyorum.Gerçi bebeklere tecavüz edenlerin bile cezalandırılamadığı bir ülkede bunu düşünmem fazla burjuvaca bir bir davranış sanırım..
Neyse umarım en kısa sürede biter bu küslük ve barışıırız..
Çünkü onu çok seviyorum ve konuşmadan duramıyorum..

Cuma, Aralık 08, 2006

KALIYORRRR....

Gitmiyorrrrrrr.....!!!
Üstelik yine burada yanımda çalışacak..Ha ben gideceğim ama kısa bir sürelik...İşlerin böylesine yolunda gitmesine nasılda sevindim anlatamam...
Ama 2 hafta ayrıyız yine..Napalım artık bekleyeceğiz mecburen..
Aslında yalnızlık da bir başka güzel..
Serseriler gibi geziyorum sokaklarda başıboş..Eve geleceğim bekleyen yok nasılsa diye attım kendimi sokaklara.Uzun zamandır görmediğim herkese zaman ayırdım..Mağazalarar,vitrinlere baktım..Kendime ne canım isterse onu pişirdim,ne istersem onu izledim..İstediğim yatakta yattım,istediğim gibi miskinlik yaptım,bağıra çağıra şarkı söyledim,müzük dinledim.Avrupa yakasını elimde koca bir cips kahkahalar atarak izledim..Saatlerce aynanın karşısında tüm kıyafetlerimi denedim,kilo almışmıyım diye kontrol ettim:)
Bi tek alışveriş yapamadım kıyıpta parama..Artık o güdümü aldırdım sanırım.Bi türlü içime sinip almıyorum bir şey kendime.Ama etrafıma karşı da son derece cömertim..Anlaşıldı bu işe de bi el atmak lazım..Her ne kadar bizim ciksler kadar olmasada bi iki şey almakta zarar çıkmaz herhalde..Şu sıralar etrafımda böyle tiplerde çoğaldı.Dışardan bakınca müthiş hoş ,bakımlı kızlar,ama konuşmaya kalkınca şişirilmiş egolarından başka bi şey olmadığını görmek üzücü doğrusu..
İş hayatım da sevgilimin yokluğundan nasibini aldı tabi.Kendime işe adadım.Nerdeyse herkes çıkana kadar oralardayım..Ayy anlamıyorum ya her şey iyi hoşda bi türlü klasik öğretmen kalıbına giremedim ben..Gerçi ben öğretmen değilim.Ünvanımda öğretmen terimi geçsede,işim psikolojik danışmanlık..Ama hala her tanıştığım öğrencisiniz herhalde deyince sevinmem mi lazım üzülmem mi bilmiyorum...?

Perşembe, Aralık 07, 2006

kararlarımız...

belkide vermekte en çok zorlandığım kararım bu..Daha doğrusu kararımız..Farklı bir şehirde çalışma teklifi sundular sana.Sende bana surdun fikrimi.Daha doğrusu cevabı benim vermemi istedin.Öncelikle şunu söyleyim bu karar ikimizin olmalı ama olması imkansız..Sana gitme diyemem.Çünkü o zaman benim kararım olur.Burada yaşayacağın sorunların yükünü ben omuzlayamam.Vicadani olarak bakarsak olaya seni istediğin bir şeyden mahrum bırakamam.
Sana git dersem,ki yalnız dilim söyler bunu;bu benim kararım olmamaz..Benim ayrılıkla aram pek hoş değil.Ve ayrılığın getirisinin çokda iyi olduğunu düşünmüyorum..Evlenmek üzereyken yerimiz yurdumuz belli olmadan sürüncemede kalmakda cabası..
Ama bilmiyorum herkes kendi hayatını yaşamalı..Sana benim hayatımı yaşatamam..
Ben seninkini anlamaya çalışırım ama başarma garantisi sunamam..
Bu bir kırılma noktası mı aramız da??
Nasıl sana cevap verebilirim..?
Nasıl sevgiyi ayrıyken sürdürmenin acısını anlatabilirim..?
Neden hep ayrılıklar acı ve kopuş getirir..?
Şimdi seni aramam lazım...
Cevabım mı??

Salı, Aralık 05, 2006

Eskilerden bir resim,,yenilerde eski bir ayrılık..


Yine gidiyorsuz hiç bir şey bırakmadan
Ve ben bakıyorum son kez ardından
Eğer aşk buysa,sevgi buysa istemiyorum
Bu şehir sensiz yaşanmaz oldu
Dayanamıyorum
Hoşgeldin HÜZÜN..
Aramıza yine ayrılık girdi..Temennimiz her zamankiyle aynı.."son olsun"..