Perşembe, Aralık 27, 2007

donduran günler..




Arakadaş görüşmeleri,bayram ziyaretleri derken iki haftaya yakın bir süredir ilk kez kendimle başbaşayım..Bayram süresince hava her geçen gün biraz daha soğudu.Özellikle son iki gündür benim sınırlarımı zorlayacak kadar şiddetli bir soğuk var dışarda.Sabahları kalkmak daha da zor bir hal aldı..Ve artık tayin döneminin gelmesi için sabırsızlığım da arttı..3 gün sonra yılbaşı 3 hafta sonrada yarıyıl tatili..Ve bu arada ben yeni okulum için tayin isteyeceğim..Umarım her şey yolunda gider..Arife günü müdürmle yaşadığım tatsız bir durumun ardından okulda kalmak iyice zor gelmeye başladı..Sabrımızın sınırları ne kadar da ince..

Cumartesi, Aralık 22, 2007

SİTEM

.......İşte ben böyle bir hal içindeyim, aslında derin keder içindeyim
Bazen bilmeyerek ne yaptığımı, iyi kötü güzel çirkin her biçimdeyim
Bazen isyan edip yalnızlığıma, sana karşı ince bir sitem içindeyim.....

Cuma, Aralık 14, 2007

karlarr düşerrr..

Hva sıcaklıklarının düşüşüyle birlikte nihayet toprağa tutunmayı başaran ilk karımızda yağdı..Her ne kadar çoğunluğu yol kenarları ve çatılarda da olsa da bir nebze olsun giderdik hasretimizi..Soğuktan kendimi ancak kaz tüyü montumla koruyabildim..Keşke biraz daha klasik ve ince modellerinde çeşidi artırsalarda rahatça her kıyafetle kombine edebilsek.Ama bu yıl bayanlarar yönelik çok fazla kaban çeşidi üretilmediğini farkettim.Muhtemelen küresel ısınmanında etkisiyle daha çok mevsimlik ürünlere yöneliş başladı.Dün eşime alışveriş için gittiğimiz mağazada daha çok capri kol kazakların olması da bunun kanıtı.Ben de kendime bir tane aldım bu arada:))Zaten oldum olası kalın yün kazaklarla aram iyi değildir.Tercihim daha çok triko,kaşmir,tiftik den yana..Ama bir şartla;giydiğimde vücudumda bir kaşınma olmayacak.Alerjim olduğu için bu konuda çok hassasım..Giydiğim tek yün kıyafet uzun hırkam..

Perşembe, Aralık 13, 2007

Zehirlendim...

Bugün hastalık günü..Doğum günü pastam nedeniyle ufak bir besin zehirlenmesi yaşadım:))4 gündür mide bulantısı ve ishalle boğuşuyorum..Bugün inadı bırakıp doktora gittim.Sevimli doktorumuzun ne yazık ki kendisi kadar sevimli olmayan ilaçlarını kullanmaya başlayacağım..
Geçen gün saçlarımın rengini ve kesimini değiştirdim..Oldukça beğendiğim kızıl ve kahve arası bir renge dönüştüler..İlk defa kuaförden bu denli memnun ayrıldım..
Akşam kızlar bendeydi ve oldukça güzel bir gece geçirdik..Tabi benim ağrı ve bulantıları saymazsak..Ardından fenerbahçe yendi daha da keyiflendik..Ama tüm keyfim perhiz yapmam gerektiğini öğrenince kaçtı:(Pirinç lapası,haşlanmış patates,yağsız makarna..Off geçmez bu günler geçmez..
Haftaya sıfır beden olarak gelirim artık işe..

Salı, Aralık 11, 2007

Doğum günüm..

İyi ki doğmuşum..!!İyi ki hala hayattayım,sağlıklıyım..Sevdiklerim hala yanımda ve sayıları hiç de azımsanmayacak oranda..Ailem,kendi kurduğum minik ailem,işim her ne kadar dert edecek çok şey bulsam da çoğu insanın imrenebileceği yaşamım için şükr ediyorum bugün..Ölmeyi dilediğim günler için içim pişmanlıkla dolu.Bir anlık sinirle söylediğim sözlerin ardından şimdi görüyorum hayatın güzel yönünü..Kaç günümüz daha kaldığını bilmeden kaçırıyoruz zamanı..
Dün eşim nihayet üçüncü hediyemi verdi..Fenerbahçenin klasik çubuklu forması:))Tüm akşam formamla dolştım.Bugün geç saatlere kadar ikimizin de uğraşacak işleri olduğu için erken kutlama yaptık..Mumlarımı üfledim,pastamı yedim.Gece saat üç civarı sebepsiz bir şekilde uyandık.Sonra eşim tekrar doğum günümü kutladı..Bana hiç bu kadar çok sarıldığı bir gece hatırlamıyorum:))Sevgisini hissetmek çokkkkk güzelll...Ve kardeşim;ayrılmaz parçam,parçamız..O da doğum günümde yanımdaydı ama hediyesi henüz yetişmediği için biraz buruktu..
En güzel doğum günlerinden ve en güzel günlerimden birini geçirdim dün.Ve onlar yanımda olduğu için şükrettim Tanrıya..

Pazartesi, Aralık 10, 2007

Yatak Odası Sırları..

Doğum günüme bir gün var..Oysa bir hafta öncesinden kutlamalara başladık..Öğrenemediğim tek bir hediye kaldı..Eşimin üçüncü hediyesi..Diğer ikisi,mini fritöz ve mısır patlatma makinasıydı:))Artık üçüncü hediye benim kişisel kullanımıma özel olacakmış..Büyük bir heyecanla bekliyorum..
Dün oldukça keyifli bir gün yaşadık..Sabah kahvaltısını,ki bu öğle saatlerindeydi sevgilimle dışarda yaptık..Sonra biraz alışveriş yapıp eve döndük..Önce de kayınvalidemi ziyaret ettik..Geçen gece yaşadığımız üzücü tartışmanın ardından böylesine keyifli bir gün ilaç gibi geldi..Bazen insan kaybetmeye yakın anlarda daha iyi anlıyor sevdiklerinin kıymetini..Akşam da çarşamba günü geleceklerini düşündüğüm arkadaşlarım için ufak hazırlıklara başlayacağım..Bu akşam köy kahkesi ve kandil simitini yapmayı planlıyorum...Yarın akşam da ağlayan kek,tang li irmik tatlısı ve poğaça yapacağım..
Bugün iki derslik bir boş vaktimde bir kitap okudum..Biraz da ondan bahsedeyim..Kitabın adı,"Yatak Odası Diyologları"..Yazarı Birol GÜVEN..
Kadınlara biraz fazla yüklenildiğini düşnsem de bazı noktalarda oldukça gerçekci,eğlenceli bir kitaptı..
Özellikle bizlerin ve erkeklerin olaylarar ilişkiye bakış açısı arasında farklar dışardan bakınca çok komik geliyor..Ama sonunda evliğilin güzel taraflarını da vaurgulayarak son noktayı tatlı koymuş Birol GÜVEN..

Cumartesi, Aralık 08, 2007

DİP-TEMİZLİK..

Bazen hafta sonlarının daha yorucu olduğunu düşünüyorum.Hafta içi iş peşinde koşarken hafta sonuna evin tüm işlerini erteliyorum..Arkadaşlarımın mutfağım için aldığı hedyelerinde gazıyla bugün dip köşe temizledim mutfağımı.Duvarlarından tezgaha kadar her yer silindi,hediyeler için en uygun yerler seçildi.Kapıdan çıkarken arlamı dönüp baktığımda gördüğüm görüntü isegerçekten yorgunluğuma değdiğini hissettirdi.Şimdi de çarşamba günü gelecek arkadaşlarım için menümü oluşturdum.Artık salı günü sıkı bir çalışma bekliyor beni.Belki fatoğraflarını çekerim yaptıklarımın sonra da buraya atabilirim..
Aslında yazmak istediğim başka şeylerde var ama içerde bitmek üzere olan bir derbi var ve ben daha fazla kaçırmak istemiyorum..Atık kalanlar yarına..

Çarşamba, Aralık 05, 2007

KEDİLER..

Bilgisayarımın ekranında oynaşa,tırmalayan,uyuyan sevimli kedileri izleyerek yazıyorum bunları..Dışarda enfes bir hüzün var..Oysa içim inadına kıpır kpır.Dün gece pek çok yeni blog keşfettim,yeni insanlar,yeni hayatlar..Etkilenmedim dersen yalan olur..Herkesin yaşamı nasılda koşturmacayla dolu..Bazen kendini bırakmak en güzeli..Doğum günüme 6 gün kaldı..Acaba bana bir süpriz hazırlar mı sevgilim ve kardeşim diye meraklanıyorum biraz..Ama çok da büyük beklentiler içnde değilim..Aslında henüz doğum günleri büyümek,yaşlanmak gibi anlamlar ifade etmediği için bana çok rahat geçiriyorum bu günleri..
Az sonra bir seminerim var..Hazırlık zamanı..

Salı, Aralık 04, 2007

zamansız...

Annemleri uğurladık.Babamın gitme hevesini düşünürsem çok bile kaldılar.Ev sessizleşti sanki.Tabi iş yükü de attı.Son günleimiz çok keyifli hasta olduğum için de bir o kadar sancılıydı.Her kadının illleti sistit beni de buldu.Bi de üstüne regl öncesi semptomlar eklenince çıldırdım.Dğn akşam işden dönünce bir iki yemek planı yapıp kafamda kendimi yatağa attım.En azından bir saat kestitiririm derken sevgili eşim geldi ve yatak keyfim onun yatak keyfine dönüştü.Ardından kalkıp yemek bulaşık çay faslı derken saat 23:00 olmuştu.Yatmadan çö,önceki ufak atışmamaız ve benim ağlama krizimin ardından tam uyuyacakken gönlümü almak için sevgilim geldi..Eee tabi yine uykum bölündü ve saat 1 sularında nihayet sızmışım..İçtiğim ilaçdan sonra tuvalet ihtiyacımı sabaha kadar gidermemem gerektiğinden şiş bir karınla ne derece rahat uyunursa öyle uyumuşum.Sabahsa çalar saat kalmadı ve apar topar çıktım evden..Buna rağmen oldukça iyi hazırlandığımı farkettim..Tabi babamın hediye ettiği kolyeyi sezonun modası simli gri uzun kazağımın içine giydiğim siyah gömlekle kombine etmemin etkisi büyük..Koyu renk(ki bana göre açık kahver hariç hepsi koyu)ruj kullanacağımdan sadece hafif fondoten ,rimel,gözün üstüne kalem ile durumu kurtardık..
Öğlene kadar her şey iyiyken öğlen gelen beklenmedik regl ve sancı ile bulantı beni biraz etkilese de şimdilik her şey yolunda..Bi de bu durumda bi psikolojik danışmaya katıldım..Yine de verimli geçtiğini söyleyebilirim..
Şimdi tek isteğim yağmua yakalanmadan eve gidip uyumak..

Perşembe, Kasım 29, 2007

YENİLENDİM...

Çalışma masamın üstündeki her şeyi toplamak ve çıkıp müdürümün karşısına artık çalışmak istemiyorum..İşte bu da istifa dilekçem demeyi çok istiyorum şu günlerde..Biraz filmlere yakışan bir senaryo oldu ama..Kafamda bir sürü farklı proje var..Ama hiç biri böyle masa başına kenetlemeyecek..Gerçi çok yakında,kısmetse şubat ayında okulum değişeceği için daha yoğun bir tempo bekliyor beni..Bu da bir nebze rahatlamamı sağlıyor tabi..Şu günlerde anne ve babamın da ziyaretimize gelmesi daha canlı hissetmemi sağlıyor,ama eşimin birazcık rahatı bozuldu tabi..Artık eskisi gibi uzatıp bacaklarını izleyemiyor televizyonu ne de olsa:))Ama eve geldiğimde hazır yemek ve beni bekleyen birilerinin olması müthiş güzel bir duygu..Napalım sevgilim sıkacaksın artık biraz dişini..
Aslında bugün aniden bloga yazmaya başlama daha doğrusu geri dönme sebebim farklı..Artık blogumun kan değişimine ihtiyacı olduğuna karar verdim..Tıpkı hayat gibi onda da biraz farklılık iyi olacak..Öncelikle konu seçimim renklenecek..Yaşadıklarımın dışında okuduğum kitaplar,dinlediğim bir albüm,gezindiğim siteler,hobilerim,pişirdiğim yeni tatlar,izlediğim filmler ve hep hayatımızın içinde yer alan moda..Aslında benim ilgilendiğim konu moda da değil sadece still..
Sırf kendimi denemek ve izlemek için dahi olsa beğendiklerim ve beğenmediklerimi,kendi ufak takdiklerimi,seçimlerimi yazmaya karar verdim..Eee bundan sonra ne denir ki??Haydi rastgele..
Bugün okula gelirken yaptığım bir iki değişiklik kendimi çok farklı ve iyi hisetmemi sağladı..Ve bu farkı etrafımdakilerin de fark etmesi ve beğenmesi beni memnun etti.Hepimizin zaman zaman başına gelmiştir bu.Sabah kalkıp dolabı açar ve onca giysinin arasından bir şey seçemeyiz..Bu tuhaf durumu yaşadığım bir günün akşamı kendimi bir mağazaya attım..Genelde belirli br tarzım vardır..Sade ama orjinal..Çok fazla aksesuarı bir arada kulanmayı sevmem..Yada ağır makyajı..O yüzden beni en zor durumlardan kurtaracak joker şeyler aldım..Tabi ihtiyacım olması da gerekiyordu..Bu sayede artık bunalım sabahlarında çok zorlanmadan giyinip çıkıyorum..Bu sabah da yine aynı şeyi yaşamak üzereyken yarattığım kombinasyon beni gayet memnun etti..Siyah dar paça,kısa bir pantolon(journey'den acil durumlar için almıştım),üstüne boğazlı triko,siyah,dar bir kazak(bu da her şeyle uyan eşsiz bir prça benim için),altına siyah topuklu çizmeler..Tek renk kullanmayı pek sevmediğim için boynuma üniversite yıllarımdan kalma çok açık fıstık yeşili şalımı sardım..Üstüme kısa belden kemerli ve yine çok kullanışlı olduğunu düşündüğüm siyah kaşmir kabanımı giydim..Malum Afyon da havalar iyice soğudu..Ve kolumada her tür mühimmatın olduğu devvv çantamı taktım..Ha bir de itiraf etmeliyim..Ben de hiç bir zaman aynı renk çanta ayakkabı takıntısı olmadı..Renk vermek için farklı çantalar kullanmayı severim..Taba rengi devvv çantam benim vazgeçilmezim:))Tabi ki de still ikonu falan değilm ama bugün bir kez daha ufak bir detayın ne kadar farklı gösterdiğini gördüm..Şal yada fular bence kadına gerçekten yakışan detaylar..Tabi yaş ve renk uyumu unsurları göz önüne alınırsa..

Cumartesi, Eylül 01, 2007

ve benn...


düğünümüz...


evlilik..

Yeni hayata adımımızı attık nihayet..Yok Amerika ya falan yerleşip orda katılmadık yeni dünya düzenine..Evlendim,yani evlendik..Hatta 2 ayı,nikah sonrasıysa 5 ayı devirdik.Biz de iş dolayısıyla nikahı önce yaptıranlardanız da.
Her evlilik öncesi süreç gibi buhranlı zamanlar geçirerek yaptık düğünümüzü.Evlilik öncesi ailelerin ilişkileri tehlikeli sularda yüzse de boğulmadan çıktık yüzeye..Ama çok şey kırıldı,dağıldı..Toparlanamasa da idare etmeyi de öğreniyoruz zamanla..
Gelelim özelimiz,ikimize..
Evlilik için denilenlerin aksine tartışmaları bile anlamlı bence..İki insanın,iki farklı bireyin aynı çatıda olması öyle hemen oturmuyor tabi ki..Ama aşk işte bu her şey mümkün..
Tabi evlilik sonrası hemen işe başlamadığım için yemek kültürüm de bir hayli gelişti..Eşim bu durumdan oldukça hoşnut..Yüzünde ki memnuniyeti ve bitmiş tabaklardan ben de oldukça mutluyum..
Evlilik ile edindiğim en büyük tecrübeye gelince,insanlar gerçekten garipler ve büyüdükçe olgunlaşmıyor aksine çocuklaşıyorlar..Birini tanıyorum diyebilmek biraz fedakarlık isteyen durumlarda gösterdiği çabayı da bilmekden geçiyor..Ve evlilik öncesi sinir krizleri geçirmemek için hep bir tarafın örtü görmesi gerekiyor..

Salı, Mayıs 22, 2007

istifa..

Elimin hamuruyla bulaştığım yaşam,istifa ediyorum..
Anladım ki,adam olmayanı beklemek adam etmez..
dilekçem bedenime ilişik..

Cuma, Mayıs 18, 2007

MESLEK SEÇİMİ

Meslek seçimi ile verdiğmiz seminerlerde klişe sözler kullanıyoruz öğrencilere..Aslında temel mesele "keşke" dememekte..Bir de işin idealinizdeki mesleğin özellikleri ile yaşadığınız ülkenin sartlarının çaıkşması var tabi.Öğrneğin ben bu konuda kendimi oldukça şanssız görüyorum.Mesleğimi seviyor ancak işimi hiç de severek yapmıyorum.Hiç bir zaman kafamda sabit bir iş yaşamı yokken Türkiye eğitim sistemi ve çalıştığım okulun şartları elimi kolumu bağlıyor.Tabi olmak istediğiniz sahada devreye giriyor burada.Örneğin yine ben pek çok kişiye göre oldukça şanslı olarak nitelendirilirken,kamu değil de özel sektörde çalışıyor olmayı tercih ederdim.Ya kendi mesleğim de yada mesleki bilgi ve becerimi kullanabileceğim farklı alanlarda.
Genç iş gücü dediğimiz üretim kapasitesi en yüksek yoğunlukdan işte böyle yararlanıyor devletimiz..
Yani geleceğin ellerinde şekillendiği genç nesilin durumu pek de iç açıcı görünmüyor..

Cuma, Nisan 27, 2007

nikah pastamız ve biz..

TEKNOSA OLAYININ DEVAMI..

,
Hey gidi hey sanal dünya sen nelere kadirsin..www.sikayetimvar.com adlı internet sitesine yazdığım mail sayesinde TEKNOSA farkıma vardı nihayet.Ve gereken yardım merkez tarafından gösterilerek ürün değişimi konusunda istediğim şekilde hareket edileceği bildirildi.Bugün gidip yeni ürünümü alacağım inşallah.Tabi yeni bir sorunlar dizisiyle karşılaşmazsam..

Daldık TEKNOSA ya asıl yazmak istediğim şeyi unuttum.Ben artık evli bir bayanım.Tayin durumum nedeniyle nikahımızı 22.04.2007 tarihinde gerçekleştirdik.Samsun da babaannemlerin evinin bahçesinde oldukça sıcak,samimi ve mütevazi bir nikah törenimiz oldu.Sanki kır düğünü yapmışız gibi.Her ne kadar gelinlik giyme olayı düğüne saklanmış olsa da bence bu hepsinden güzeldi.Hayatımda öyle köklü değişiklikler olmasa da her ne kadar,nikahın kerametinden olacak birbirimize bakarken daha da parlıyor gözlerimizin içi.Özellikle medyada değiştirilen toplumsal değerlerimiz neticesinde aile birliğinin,güvenin kalmadığı,eşler arasında evliliğin aşkım öldürdüğü,aldatmayı körüklediği gibi fikirler dikte edilmeye çalışılsa da beyinlerimize ben son derece huzurlu ve mutluyum..Ve bunlara inanarak hayatımı yönlendirmeye ve sevdiğim insana hep kuşkuyla bakmaya da hiç niyetim yok..

Henüz nikahta çekilen fotoğraflarımın hepsi ulaşmadı elime..Ama şöyle beğendiklerimden bir iki tanesini yerleştirebilrim zamanla..

Perşembe, Nisan 19, 2007

yemek yemek..

Dün izinli olduğum için evdeydim..Dinlenmem gerekmesine rağmen yapılan iğnenin etkisiyle sancım azaldığından olacak,günün nerdeyse tamamını ayakta geçiridim.Ve zamanımın çoğunu mutfakta geçirdiğimi farkettim.Yemek yapmayı bu denli seveceğimi ne üniversite ne de lise yıllarımda düşünemezdim..Ancak işin tuhafı ben iyi yemek yapar,güzel sofra hazırlarım tarzı bir yargı gelişmişti kendimle ilgili.Salatalarımı eskiden beri herkes severdi ancak ben bu yüzden her özel günde(bayramlar,nişan,düğün yemekleri vs..)salata yapmak zorunda kalmaktan pek hoşlanmadığımdan fazla insanla paylaşmazdim bu yönümü..
Zaman geçti devir değişti.Ne zaman ki evimde yalnız yaşamaya başladım ve hayatıma "erkek" denilen tür girdi yemek yapmaktan aslında çok derece zevk aldığımı anladım..Dün de hasta halimle mutfağa girip pastasından kurabiyesine ve yemeğinden,pilavına kadar donattım sofrayı..Tek bir şey kaldı yapmayı isteyip de yorulduğum için yapamadığım..Düğün çorbası..İlk kez Afyon da katıldığım bir düğün yemeğinde tattığım ve tadına hayran kaldığım bu çorbayı yapmayı da becerirsem çorba katagorisinde bir sorun kalmadı demektir..
Şu yemek sitelerinde görüp içimin gittiği sofralardan bir sabah da ben hazrlayıp,fotoğrafını yerleştireceğüim buraya..
Bakarsın formatı değişip blogun ,yemek tarifleriyle dolarmış:))

Pazartesi, Nisan 16, 2007

TENOSA REZALETİ

Tüketici hakları ve müşteri memnuniyeti konusunda titizimdir.Bu sebepten olacak markalaşmış firmalardan alışverişi daha güvenli bulurdum."di" diyorum çünkü TEKNOSA ile karşılaşınca fkrim değişti
Afyonkarahisar TEKNOSA mağazasından ağustos ayında bir MP3 player almıştım.Philp marka bir ürün.Fiyatı 169 ytl idi.Bir süre ürünüm arızalandı.Garnti kapsamında olduğu çiçin mağaza servise gönderdi.Ürün hatalı çıktığı için bana yenisinin verileceği söylenildi.Ürünümün geldiği söylenildi için mağazaya gittiğimde tatsız bir sürprizle karşılaştım.Bana gönderilen ürün yine philps marka ancak fiyatı 89 ytl.Üstelik gerek şekil gerekse şarj özelliği olarak beklentilerimi karşılamakta.Bende doğal olarak bunu kabul etmeyip ürünümün aynısını istedim.Ancak ellerinde o ürünün bulunmadığını benim gidipservisle görüşebileceğimim söylediler!!!Ben ürünün adlarına güvenerek TEKNOSA dan alırken bana önerilen yöntem hangi akla hizmet çözemedim doğrusu.Ben de o halde paramın iadesini istiyorum dedim.Ki bu da doğal hakkım.Fakat bunun da asla mmkün olmadığını belirttiler.TEKNOSA rezaleti bunla da kalmadı.Bnede belki sorun mağazadan kaynaklanıyor diye düşünerek merkeze mail attım.Tabi bu arada hala ürünü almadım.Ne mi oldu..tabiri caizse tıkkk yok..ABen bana merkezden haber gelmesinin beklerken Afyon mağazasından telefon aldım.LÜtfen size önerdiğimiz cihazı bizden alınız yoksa 10 günlük bekleme süresi dolacak ve size ürün veremeyeceğiz..BU 10 gün ne süresidir hiç kanun maddesi açıklamaıyor..Bende kabul etmeyeceğimi söyleyerek Nisan ın 4 ünde Tüketici hakları Merkezine başvurdum..Başvurumdan bir hafta sonra TEKNOSA ban kuryeyle kabul etmediğim alt ürünü yolladı:)Tabi yine kabul etmedim ve ürün ger gitti..Şu anda hala mp3 çalarım elime geçmedi..Zaten iş mp3 çalardan da geçti..Kurumsallaştığını milli üniformalı reklamlarla kamuoyuna duyuran bir firmanın "müşteri memnuniyeti"ve "tüketici haklarına" verdiği önem her şeyi ortaya koyuyor sanırım..!!
Neticeyi merakla bekliyorum..Ve her TEKNOSA reklamında çıkarın beyler o üniformayı demekten kendimi alamıyorum..

Perşembe, Nisan 12, 2007

Günün ikinci yarısı..

Yemeğimizi yedik,kavgamızı ettik,Kılıç kalkan ne gerekliyse kuşanıp büyk taarruza çıkıldı.Netice;iki yaralı kalp bi de harap olan sinirler.Restorandaki ağlama krizi,garsonların acımsı bakışları hariç tabi.Çarpılan bir araba kapısı ,gıcırdıyan tekerleklerden anlaşılan öfkeli ayrılış kızın ardından..Netice kimse birbirini anlamadı,kimse kendini anlatamadı..İletişim kanallarımızı açmak yerine savunmaya geçince böyle oluyor işte..
İş yerinde odaya atıp kapağı,ağlayarak boşaltıp hıncını kendinden atılan bir mesaj..Sonuç mutululuk gelsin diye kapına,bastırılan kırgınlıklar birikintisine eklenen bir damla daha..
Sevgili;sevilmeli ve sevdirmeli yaşamı değil mi?Aşk insanı bağlamalı hayata..
Zorla, gözyaşları arasında didiklenen bir parça tavuğun ardından yutulan sakinleştiriciler..Netice:Mide de bulantı ve muhtemelen hastanelik edecek ağrılar..
Aşk hayatı sevdirmeli değil mi..Canına can katmalı insanın..
Keşke kızın çarptığı kapının ardından biri seslenebilseydi kıza,alabilseydi kollarına..HIçkırıklarını hapsedebiseydi oraya..Aşk şefkat mi?..
Hayır,aşk yeryüzündeki en acımasız duygu..

CHAKI(yazılışını çok araştırdım en son bunda karar kıldım)

Alttaki afişe ilişkin..
Ben korku filmlerini severim..Hatta izlemediğim korku filmi,vizyna henüz girenler hariç kalmamış gibidir..İzlerken korktuklarım ve hatta bir süre etkisinde kaldıklarım olmamış mıdır?Olmuştur.Peki neden izleriz?Nedir bize sadistçe bir haz yaşatan korkudan.Sevişirken acı çekmek gibi bir şey bence sevgiliyle kopan keller izlemekden hoşlanmak.Her neyse konumuz afişti demi.Bir zamanların kült filmlerinden CHAKI benim için tam bir kabustu.Korktuğumdan değil aynı ona benzeyen bir bebeğim alması ve bunun kardeşimin psikolojisini derinden etkilemesinden.Bir müzik grubunun afişinde Chaki ye benzer alttaki resmi görünce aklıma geldi nedense.
Şu günlerde korku filmi izlemiyor olmama rağmen psikolojim bozuk aslında.Nikaha kaldı 10 gün.Benim kafamda koca bir kütle arap saçı.Bir de evlilik öncesi ilişkiye güven sorunu eklenince gel de çöz bakalım.Hayatı zorlaştırmayı neden bu denli seviyoruz ki.
Sorunları çözmek için az sonra çıkacağımız öğle yemeği umarım işe yarar..Gelişmeler yemekten sonra aktarılacaktır..

Perşembe, Mart 29, 2007

Samsun ve Samsun u özlemek..




Üniversite verdiğinin çoşkuyla kanımız sığmazken damarlarımıza,hiç bir şeyle yetinemeyen ukala gençler olarak yapacak şey bulamaz,yaptıklarımız asla yetmez,kimsenin bizden iyi olamayacağı,bizden iyi düşünemeyeceği fikirleri ile dolu olmaktan olacak kıymetini bilememişim memleketimin..
Kampüsten merkeze saatler süren yürüyüşler,Çiflikte turlayıp,Beyaz Evde döner yemek,Medya da çay içmek,sonrada o zamanlar yeni açılan Cibran a takılmak..Canın sıkılıp bunalınca sahilde dolaşmak,iskelede sabahlamak..Geceleri Rama Bar,Blue Bar,Bohem ve ub gündüz de olabilir gidip ilk rakıyı,ilk votka vişneyi içmek..
Eftalya ya gitmek,saçta kavurma yemek sahibine yeşillenmek:))Dersten çıkıp koştur koştur Tömer e gitmek..Akşamları Kurtlar Vadisi izlemek için Site Caminin altında Can Çay Bahçesi ve adını bilmediğim kahvelere dolan,Çakır çıkınca alkışlayan ahaliyle dalga geçmek..Havalar ısınınca eve gitmeden önce her yarım saat sahile inip(artık fuar alanı da yani eski rus pazarının arka tarafı temiz olduğu için)çekirdek çitletmek..Samsunun pidesinin ve Lahmacunun tadını hiç bir yerde bulamamak..Felekten bir gün için Körfeze gidip kavunda dondurma yemek.Ramazan da meydana,bahar da şenliklerde kampüse kurulan lunaparkta Rangera binip miden ters dönene kadar inmemek..Tıpa kadar yürüyüp ordan otostop çakmak,inene kadar yüreğin ağzında beklemek.Evlerde toplanıp şarap geceleri,makarna ziyefetleri yapmak.Gazi Sahnesinin önündeki küçük sokağı hep sevmek adana dürüm yemek.Canın mı sıkıldı,dolaşmak Mecidiye den 56 lara vitrin gezmekMalum biz Samsun kızları severiz bakımı:))Ha unutmadan Konak sineması kadar hiç bir sinemayı sevememek..Ve o günleri hep özlemek..
Bunlar üniversite yılları..Lise ise ayrı bir güzelik..Şimdi düşündüğünde o an yetmeyen şeyleri yapmış olmanın memnuniyeti ve vaybe ne çok şey yaparda yorulmaz ve hiç de utammazmışız diyebilemek..Ömrünün 22 yılında keşke yapsaydım dediğin şeyin kalmaması içinde ne büyük mutululukmuş meğer..
Şİmdi tatiller ve bayramlarda gittiğimde Samsun a hep daha da canlandığını görüyorum şehrin..Atakum çok daha renkli şu sıralar..Yeni açılan pek çok kafe var bar iyi gelmiş oraya..Ama hep içerlerim balıkçı barınlaklarının kaldırışıına fuardan..Ben biraz tutucuyum eski dokuyu koruma konusunda..
Şimdi Afyon dayım..havalar ısındı ya kanım başladı kıpırdamaya..Samsun u özlemek böyle bi şey demekki..

Cumartesi, Mart 24, 2007

eski günler

bir telefonla iki zıt duyguyu bir anda yaşadım dün akşam..eski bir dost sesi duymak inanılmaz sevindirirken insanı,aynı sesten duyduğu bir haber de üzüntüye boğabiliyor beraberinde.Bir zamanlar çok iyi anlaşdığım bir arkadaşımın kız kardeşini kaybettiğini öğrendim.
Üstelik en talihsiz olanı bu ölümün gazetelerde çıkmış olması ve haberi ilk okuduğumda ismin çağrışım yapmasına rağmen bu ihtimali hiç düşünmümüm.ve biraz da eleştiryle yaklaşıp neden insan göz göre göre bu denli hız yapar ki diyerek kınamamdı..
şimdiyse o olayın sevdiğim bir insanın canını en derinden yaktığını bilmek nasılda garip..
dünyanın küçük olduğunu bir kez daha anladımm..
ve garip tesadüflere tekrar inandım..bu akşam evime gelen küçük bir misafir beni arayan "dost sesin" fotoğrafını albümünden düşürmüş ve ben ona bu da benim ablam dediğimde aynı ortamda bulunanlara da açıklamıştım kim olduğunu..ve o gece çalan telefonda uzun zamandır konuşmadığım o fotoğrafdaki kişiye aitti..
işaretleri fark etmek önemlidir bence..
insan dostalrını hep yanında istiyorsa hiç ihmal etmemeli..
bu da benim özeleştirim..

Cuma, Mart 23, 2007

şaşkınım..

Uzun uğraşlar sonucu başardım..Bi türlü açamadığım sayfama şimdi korkuyla yazıyorum bunları..Ne yaptığımı yada neye bulaştığımı henüz anlamış değilim..
Nedir değişen..Benden neden bir sürü şifre istenildi,neler oluyor bana..
Şu sıralar fazla Dan Brown kitabı okuyorum yoksa bundan mı şifreli görmeye başladım dünyayı..
KAFAM KARIŞIK..HEM DE ÇOK..
Malum evlilik hazırlıkları içindeyim ve 1 aydan az bir süre sonra ben evli bir bayan olacağım..Oysa süre kısaldıkça ben ne istediğimi bilmediğim hissine kapılıyorum..Hiç olmadığım kadar huzursuzum..Evlilikten çok korkuyorum..Oysa sevdiği insanla evlenmek her "genç kızın" rüyasıdır..:))
Neden böyleyim ben..Neden karıştı her şey..
Çok mu şey yüklüyorum yoksa evliliğe..Bundan mı yersiz tüm korkularım..
Biri beni aydınlatsın lütfennnn..

Pazartesi, Mart 19, 2007

Öğrenebilmek..

Küresel ısınma,Byük Patlamanın yeniden yaratılması,karşıt madde derken parçaçık fiziğne karşı bi hayli ilgi oluşmuştu bende..Bunun öncesinde ki yaklaşık bir hafta öncesinde Kuantum Fiziği ilgimi çeken başlıca konular arasındaydı.Ancak işin en tuhaf tarafı pek çok sözel öğrencisi gibi bende Fizik derslerinden pek haz etmezdim.Bunun da ötesinde asla kafam basmaz benim diyecek kadar şartlanmış olup bu kounlar hakkında bir gün seve seve kitaplar alıp okuyacağımı,araştıracağımı düşünemezdim.Tabi burada en büyük payı,kendiminde içinde bulunduğu eğitim sisteminde buluyorum.Okul sıralarında bizlere Fizik derslerinde formüller ezberletip,işin heyecanından uzaklaşınca ortaya benim gibi nesiller çıkması çok kolay.Tabi bu arada insan olduğuma bir kez şükrettim.Var olan öğrenme kapasitemizi zorlayamıyor olsaydık ve kapatsaydık alıcılarımızı dış dünyaya,yaşamm sadece iç güdülerimizden ibaret olsaydı,öğrenme diye bir kavram olmazdı herhalde yaşamımızda..
Karşıtmadde demişken bu konuyu bu denli popüler hale getiren kişiyi de es geçmemek lazım.Nacizane o da baya bi yer etti çünkü bu hafta belleğimde.Hepimizin ya kitabını okuduğu yada filmini izleyip Da Vinci hakkında teoriler geliştirmemize neden olan isim."Dan Brown"..
Bende kendisinin Melekler Ve Şeytanlar kitabıyla ilgili kafa yorarken,dün ki gazetelerden brinde gördüğüm bir haber sarsılmama neden oldu doğrusu.İngiliz bi ressam aynı yazarın Da Vinci nin Şİfresi adli kitabini okuduktan sonra İngilteredeki atölyesini kapatıp İtalya ya yerleşiyor ve kendini bu şifreyi çözmeyi adıyor.Bi süre sonra paranoid şizofreni teşhisi konulup intihar ediyor..İntihar notunda ise,"beni canlı yakalayamayacaklar" yazıyormuş.
Beni düşündüren konu benim sonumun ne olacağı değiidi tabi ki..Pek çoğumuzun monoton hayatlarımızda bi farklılık,bi adanmışlık,bi canlılık isteğiyle farklı kulüplere,internet sitelerine üye olup,değişik hobiler geliştiriyor yada bu durumu daha da uçlarda yaşayıp kimi sapkın tarikatlara üye omuyor muyuz?BUnlar gazatelerde,haberlerde yada yaşamımızda tanık olduğumuz şeyler..Aalında özündeki sebep hepimizin büyüdükçe,amaçlarımızdan,hayyallerimizden,hedeflerimizden uzaklaşıyor olmamız olmasın..En basiti kendim gece yattığımda saatlerce hayal kurarken son zamanlarda bunu hiç yapmadığımı farkettim.Ve artık hayal kurmak için kendimi zorlar oldum:)Böyle kolay şartlara dayalı bir hayat sürmek zoruma gitti yani..
Uzun lafın kısası benhayatımdaki eksikliği buldum..Hayallerim..Ve onlardan öyle kolay klay vazgeçmeyi düşünmüyorum..

Cumartesi, Mart 03, 2007

kritik dönemler

Hayatımın ilk ameliyatını geçirmiş bulumaktayım..İlk anestezi,ilk ameliyathane ve ilk kez böyle bir durumda tek kalıp birilerinin şefkatine ihtiyaç duydum..Kardeşim,kardeşimin iki arkadaşı ve nişanlım yanımdaydı..Neyseki bir saat sonra her şey bitmişti..
Sonrasında eve döndük ve tabi benim bir süre dinlenmem gerekiyordu.Kardeşim yemek,bulaşık buna benzer ev işleriyle kısa süreli bir haşır neşirlik yaşadı.Bende bu süreiçinde dinlenmiş ve onun kıymetini bir kez daha anlamış oldum..Daha doğrusu ailemin değerini..
Ama dünden donra nedense çoçuk sahibi olma konusundaki isteğimi bir parça yitirdim.Çalışan bir anne olarak hem çoçukla hem evle hem de eşimle ilgilenmek zorunda kalacak olmam ve eşimin bana ne derece yardımcı olabileceğini düşünmek biraz ürküttü beni.!!!O da kendi işleriyle fazlasıyla meşgul şu sıralarda..Ancak bu meşguliyet benim hayatımda birinin yardımına ilk kez bu denli ihtiyaç duyduğum bir dönemde beni bu denli rahatsız edeceğini bielmezdim tabi ki..Biz milletçe böyle bir huya sahibiz nedense her şeye hızlı bir dalış yapıp hayatın merkezi kounmuna taşıyoruz..Tabi bı kırgınlığımı onunla kounşmadım..KOnuşsamda değişen ne olabilir ki zaten..Kimsenin kimseyi değiştirmeye gücünün yetmediğini öğrendim..Ve kimsenin sana senin kadar değer vermediğini de.Ama bu onun her şeyiyle yanlış olduğu anlamına gelmiyor tabi ki de.Onun da pek çok iyi yönü olduğunu biliyor ve bunlara sığınmaya çalışıyorum artık..

Pazartesi, Şubat 12, 2007

secret


Neyi yoğun düşünür ve hissedersek,onu kendimize çekiyoruz.
İyi şeyleri düşünmeye odaklanırsak ve hislerimiz olumluya yoğunlaşırsa,o isteklerimiz bize bir şekilde gelir.
Ya da tersine...
Çünkü..
Evrenin enerji düzeninde her düşüncenin ve her anın birer frekansı vardır.
İstediğimiz şeye odaklandığımız zaman,evrenin uyumlu frekansıyla örtüşme süreci başlıyor ve sonunda düşüncelerimiz,isteklerimiz gerçekleşerek bize dönüşüyor..
(Güneri Civaoğlu'nun Milliyet gazetesindeki "Secret" isimli cd ile ilgili yazısından)
Bizim tabirimizle kendini gerçekleştiren kehanet..Halk arasında bir insana 40 kere aptal dersen öyle olurun kendi kendine motivasyona dönüştürülmüş biçimi..Her ne derseniz deyin işte,bence bu kesinlikle doğru...
Yani hayatım ben seni hep seveceğim ve sende beni mecburen:)
İŞin doğrusu aynen şunu dilemek yazıyor yazıda.."Şansım hep yardım etsin,hep sağlıklı kalayım,sevglimle çok mutlu ve birbirimize sadık olalım."..
Bunlara hepimiz inanalım ve hayatı tadına vararak yaşayalım..

Cumartesi, Ocak 27, 2007

tatill...

Nihayet tatildeyiz..Bakma nihayet dediğime aslında çokta şikayetçi değildim çalışmaktan..Ama ruhum yorgun şu sıralar.Onun ihtiyacı var biraz dinlenmeye.Sevgimin ve sevgilimin ihtiyacı var.Dün verdiğimiz bir karardan dönmeseydik son anda ailemin yanına düğün tarihini belirlemek için değil,ayrılık haberini vermek için gidiyor olacaktım..
Hayat dudaklarımızın arasından çıkan bir anlık öfke sözcüğüyle biçimlenecek kadar basitmiş meğer..Git demek de kolaymış kal demek de..
Git dedikden sonra zaman dururmuş meğer..
Dün elimde tuttum kalbimi,az daha sıksam ölecektim..
Neyseki seni sevdiğimi hatırlattı düşen bi parça gözyaşı avucuma..

Çarşamba, Ocak 24, 2007

antidepresan

kesintisiz uykular ve daha sakin bir eş vaadetmek için sevgilime antidepresan kullanmaya başladım..tabi küçük dünya savaşları çıkardığım regl dönemlerinin de bunda etkisi büyük oldu..ama ne hikmetse haplar beni sakinleştirmek yerine henüz ateşleme yeteneği olmayan bir ejderhaya çevirdi..her an burnumun ucunda gözyaşım..huzursuzum,gerginim hayattan ve dünyadan beklentim yok sanki onları içmeye başladığımdan beridir..
aslında bu dönem hapların başlangıç aşamasında normal kabul ediliyor..amabelki benim dozu düşürmem yararlı olabilir.gerçi önümde uzun bir tatil var..bu sürede hem bedenimi hem de ruhumu dinlendirebilirim..
yine de etkilerini yok sayamam..bugün aldığım bir habere normalde vermem gereken tepkinin; ki bu vermem gereken benim standartlarımda bir tepki demek oluyor;çok azını vermiş olmam sanırım bu ilaçların ürünü..
yada yaptığım şey ilaçlar beni sakinleştirdi nasılsa boşver diyerek beynimi telkinden ibaret..gerçi milli eğitimde çalışınca her alandaki haksızlığa,torpile,dalavereye ve minimum düzene alışkın olmalı,alışabilmeli insan..(bkz:ayrılış 8 ekim 2005)Aynı o zaman apar topar yerlerimizden edilmemiz gibi şimdi de birileri gizliden topluyor birimini..üstelik sebep sonuç ilişkisi gibi ayrılma sebebimiz sonuçta aynı yere dönüyor..atık hakkın amcanla,dayınla ölçüldüğü bir devirdeyiz malesef..devir nasrettin hocanın kürkünün devri..
neyse umudu hiç yitirmemek lazım ve aşkı da..onların ikiside hala bende var

Perşembe, Ocak 18, 2007

Hastayım..

Sabah her şeye inat neşeli başlıyorum güne..Sonra makyajı bozulan bir yüz gibi gitgide bozuluyor o halim..Daha öğlen olmadan naısl bir yorgunluk var üstümde akla zarar.Dışarda günlerdir kakmak bilmeyen bir sis..Boğazımda onun eseri gelişen farajitim.Halsizim,yorgunum,zor duruyorum sanki ayakta..İşin en çirkef tarafı bugün Ahmet in dönüş günü.Gerçi görüşme ihtimalimiz çok yüksek değil ama hasta olmak için kesinlikle uygun bir gün değil..Anlamadığım yataktan çıktığımda iyiyken okula gelince nasıl hastalanıyorum.Yoksa bi tür iş yeri hastalığı mı bu??Yada vücudumun isyan edişimi iş yaşamımdaki doyumsuzluğa..Bunun sonu tükenmişlik mi peki?Yada basite indirgersek,diğer arkadaşlardan bulaşan bir grip mikrobuna mı atmalıyız suçu..
Aslında güzel giden şeylerde çok..Hatta pek çok şey yolunda..Sanırım hastalıktan kurtulmadıkça tadını alamıyorum hiç bi şeyin..

Perşembe, Ocak 11, 2007

hayatımız..

kısacık bir yol.gidip gelmekle bir çırpıda bitiverecek kadar kısa.nefesimizin tıkanmasına,uzun molalara gerek duyulmayacak kadar kısacık.üzüntüye,derde boş yere gerilmeye izin verilmemesi gerekecek kadar kısa ve dönüşü olmayan bir yol.dönemeci çok oysa menzile götüren tek bir güzergaha sahip.
bazı şeyleri ne denli büyütüyoruz çoğu kez gözümüzde.onsuz olmazlarımız ne denli fazla.kırılmaya ne denli müsait ruhumuz.incelikden ne derece yoksun o vazgeçilmez "kıymetlilerimiz"..her şey yaşamak içinse ve yaşam bizim içinse biz var oldukça anlamlıysa her şey bu kırılmalar niye?niye böylesine zayıfız?niye bu denli zorlaştırmayı seviyoruz yaşamı?neden güzellikleri görmesi zorken,her talihsizlik silinmekde inat eder beynimizde..?
yaşamın bir kanatı kırık sanki..yada benim yaşamıma özgü bu..
ama onu kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalınca anlıyor insan..o çok kısa ve sadece değerini bilenler için mola vermeye izin verecek kadar kısa..
umarım "kıymetlilerimiz" kıymetini bilir bu fedakarlığımızın..
ve yaşamımızın onlara ayırdığımız parçasının tabi ki de..